Hermione'nin gerginliği yolculuk boyunca artmış da artmıştı. Trenden indiklerinde şatoya karanlık bir gölde yüzen tekinsiz kayıklara binecek olmaları da bu durumu hiç kolaylaştırmamıştı. Hermione soğuktan mı heyecandan mı titrediğini anlamayarak kayığa adım attı. Yanında sarı saçlı bir kız çocuğu vardı ve o da en az Hermione kadar korkmuş görünüyordu. Hermione karanlıkta kafasını kaldırdı ve gördükleri karşısında soluğu kesildi adeta. Karşısında ışıkları karanlığı bıçak gibi yaran, heybetli, büyük ve muhteşem bir şato vardı. Şatonun sayamadığı kadar çok kulesi vardı. Işıkları yanıyordu. Dağın eteklerine ve kasabalara kadar uzanan bu dev şato Hermione'nin 7 yıl boyunca eğitim alacağı yerdi. Burası Hogwarts'tı. Hermione şatoya bakmaya kendisini öyle kaptırmıştı ki kayık kenara hafifçe çarptığında boş bulunup irkildi. Titrek adımlarla öndeki profesörün arkasından yürüdü. Siyahın maviyi boğduğu yere, gökyüzüne baktı. Hava iç karartıcıydı. Her an yağmur yağabilirmiş gibi görünüyordu. Rüzgar serin serin esiyordu. Hermione hem heyecandan, hem de soğuktan zangır zangır titriyordu. Sonunda büyük basamaklardan geçtiler ve onları karşılayan Hogwarts'ın sıcak kollarına kendilerini bıraktılar.
İçerisi de en az baçe kadar büyüktü. Duvardaki tablolar kendi aralarında kounşuyor, komşu tablolara gidiyor ve hareket ediyorlardı. Meşaleler güçlü bir şekilde yanıyor ve parlak zırhları daha da çok aydınlatıyordu. Karşı da merdivenler vardı. Diğer tarafta ise büyük bir kapı ardına kadar açılmıştı. Kapı cidden çok eskiydi. Hermione buranın sıcak ama bir o kadar da gizemli olduğunu düşünmeden edemedi. Heyecanı biraz geçmişti, en azında şu anda titremesini kontrol edebiliyordu.
Biraz bekledikten sonra o büyük kapıdan içeri girdiler ve kendilerini kocaman bir yerde buldular. Burada beş masa vardı. Her dört bina için ayrı masalar ve bir de profesörlerin masası. Masanın ortasında oturan alımlı bir Profesör vardı. Hermione onun müdüre olduğunu düşündü. Bu profesör masasının arkasında 4 binaya ait simgeler vardı. Gryffindor'un aslanı, Ravenclaw'ın kartalı, Hufflepuff'ın porsuğu ve Slytherin'in yılanı vardı.
Hermione elbette Gryffindor'a gitmek istiyordu, ama ailesi onun çok zeki olduğunu söylediğinden Ravenclaw'a seçilmekten de korkuyordu. Hermione dizildikleri sıradan gördükleri kadarıyla Müdüre konuşuyordu. Daha sonra Şapka'yı getirdiler. Eski bir taburenin üstünde duran en az tabure kadar eski bir şapka vardı. Hermione şapkayı kafalarına geçirmeleri gerektiğini biliyordu. Birden şapkadaki yarık açıldı ve korkuyla beklediği an gelmişti. Adı söylendi. "Hermione G. Weasley!" Hermione titreyerek tabureye doğru yürüdü ve tabureye oturdu.
Salı Mayıs 29, 2012 11:14 am tarafından Isabella Katherine Dragon
